İzmir iline bağlı bir ilçedir. İzmir ve Bergama uygarlıklarından izler taşımaktadır. Ege denizi kıyılarında sayıları 30'u aşan Aiol kentleri arasında en büyük ve önemlilerini oluşturan 12 kentten 4'ü Aigai, Kyme, Myrna ve Gryneion ilçe sınırları içerisinde bulunmaktadır.Sınırları içerisinde Petrol Ofisi, Petkim Petrokimya Holding gibi büyük şirketleri barındırmaktadır. Dünyadaki 2 gemi söküm tesislerinden birisi Hollanda'da diğeri ise Aliağa'dadır.Aliağa için uğraş verenler, Aliağa'nın bir liman kenti olması için yıllarca çalışmışlardır. Tam bir liman kenti sayılmasa da, Petkim Limanı ve Aliağa Limanı gibi limanlara bu uğraşlar sayesinde kavuşmuştur. Geniş bir plaj alanına ve bir kuş cennetine sahip olan Aliağa, daha çok yerli turistlerin ilgisini çekmektedir.

İzmir iline bağlı bir ilçedir. Bergama, İzmir'in kuzeyinde, Bakırçay Havzasında yer alır. Doğuda Kınık, batıda Dikili, güneyde Aliağa, kuzeyde ise Balıkesir ve Manisa illeri ile çevrilidir. İl merkezine uzaklığı 103 km'dir. Bergama ekonomisi ağırlıklı olarak tarıma dayalıdır. Verimli Bakırçay Ovası'nda tütün, pamuk, zeytin ve üzüm yetiştirilmektedir. Kozak yaylasında ekonomik getirisi yüksek olan çam fıstığı önemli bir gelir kaynağıdır. Günümüzde özellikle dağ köylerinde arıcılık giderek gelişmekte ve önemli bir geçim kaynağı haline gelmektedir. Tarıma dayalı sanayi de son yıllarda gelişme göstermektedir. İlçede halıcılık ve kilim dokumacılığı gelişmiştir.Bergama, Türkiye'nin en büyük ilçelerinden biri olup, kendine toplam 114 köy ve 5 belde bağlıdır. Karesi Beyi tarafından fethedilen Bergama uzun süre Karesi Beyliği egemenliğinde kalmış daha sonra Osmanlı devletine bağlanmıştır. 1337-1868 arası merkezi Balıkesir olan Karesi sancağına bağlı olan Bergama, 1868-1877 arası merkezi Manisa olan Saruhan sancağına bağlandıktan sonra İzmir sancağına bağlanmıştır.

Çeşme'nin en çok ziyaret edilen tarihi eseri II. Beyazıt'ın yaptırdığı kale bugün müze olarak kullanılmaktadır. Çeşme kalesi ise, 1508 yılında Osmanlı Padişahı II. Beyazıt tarafından, Aydın Valisi Mir Haydar aracılığıyla, Mimar Ahmet oğlu Mehmet'e yaptırılmıştır. Kalenin ilk inşaatı tam deniz kıyısına yapılmıştır. Ancak, sonraki yıllarda denizin doldurulması sonucu bugünkü konumunu almıştır.Çeşme Sahil, Kale ve liman, ticaret ve savaş gemilerini kötü hava koşullarına ve düşman saldırılarına karşı korumaktaydı. Kalenin güney kapısı, Osmanlı mimarisinin bütün özelliklerini taşımaktadır. Günümüze kadar çok iyi bir şekilde korunarak gelen kale içinde Çeşme Arkeoloji Müzesi yer almaktadır.Çeşme Müzesi ilk defa 1965 yılında İstanbul Topkapı Müzesi'nden getirilen silahlarla silah müzesi olarak ziyarete açılmış olup, 1984 yılına kadar böyle devam etmiştir. Müzede bulunan silahlar salondaki aşırı nemden dolayı oksitlenerek bozulmaya başladığından, İzmir Arkeoloji ve Ödemiş müzelerine devredilmiştir. Aynı teşhir salonu düzenlenerek 1964 yılından beri devam eden Ildırı (Erythrai) antik şehrinde yapılan kurtarma kazılarından elde edilen eserler sergilenmektedir.

İzmir'in kuzeyinde yer alan şirin bir ilçesidir.İl merkezine uzaklığı 120 kilometredir. Kuzeyinde Balıkesir, doğusunda Bergama, batısında ve güneyinde Ege Denizi ile çevrelenir. İlçenin yüzölçümü 541 km²'dir. 1 beldesi (Çandarlı) ve 25 köyü bulunmaktadır. 2009 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre toplam nüfusu 31.907'dir. Bu nüfusun 16.269'u merkezde, 15.638'i belde ve köylerde yaşamaktadır.İlçede 31 İlköğretim okulu, 3 Orta Öğretim kurumu bulunmakta; 3759 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda 214 öğretmen görev yapmaktadır.Sağlık hizmeti, 2 sağlık ocağı ve 10 Mayıs 2010 tarihinde hizmete giren bir de devlet hastanesi tarafından verilmektedir. İlçede ekonomi tarıma dayanmaktadır. Tütün, pamuk, zeytin üreticiliği ve seracılık yapılmaktadır. Dikili limanı, turizm açısından ilçenin önemli bir gelir kaynağıdır. Temiz plajları, termal kaynaklarının zenginliği, iç ve dış turizm açısından önemlidir.

İlçede yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda Dikili'nin M.Ö. M.Ö. 5000-M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzanan bir geçmişi olduğu anlaşılmıştır. Ağıl Kale ve Kale Tepe ilk yerleşim merkezlerindendir. Arkeolojik bulgular sonucunda bu bölgede Akaların yaşadığı ve kente Aternagus denildiği ortaya çıkmıştır. İlkçağda Lidyalılar, İranlılar, Frikyalılar, Mysialılar ile Romalılar ve Bergamalılar Ortaçağda ise Bizanslılar, Cenovalılar, Selçuklular ve Osmanlılar Dikili'ye hakim olmuşlardır. Bu kadar çok uygarlığın yaşadığı Dikili; Aristo, Hermos, August, İskender gibi ünlü kişileri tarihi süreçte ağırlamış; Aterneus, Astria, Teutronia gibi kent ve siteleri topraklarında barındırmıştır.Karaosmanoğullarının bölgede çiftlik kurup burada dikmelik yetiştirmesi ile "Dikmelik" adını alan ilçe, daha sonra "Dikili" diye isimlendirilmiştir.Doğal güzellikleri açısından Merdivenli köyünde bir doğal göl, Demirtaş ve Deliktaş köylerinde de çamlık ve tarihi mağaralar bulunmaktadır.İlçeye bağlı Çandarlı Beldesi önemli bir turizm potansiyeline sahiptir. Dikili'nin tarihsel geçmişi oldukça eskilere gider. Antik yerleşim yeri Pitane'de elde edilen eserler Bergama Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Osmanlı döneminde II. Murat'ın ünlü Sadrazamı Çandarlı Halil Paşa, Çandarlı Kalesi'ni yeniden yaptırmıştır.Merdivenli ve Denizköy'de bulunan krater gölleri ile mağaraları ve Madra Çayı'na dayanan ormanları ilçenin doğal zenginlikleri arasındadır.

Foça (Phokaia) adalarında yaşayan foklardan adını alan Phokaia, Aiollar tarafindan M.Ö. 11. yüzyılda kuruldu. O zamanlarda en önemli İyonya'nin yerleşim yerlerinden biri olan Phokaia'de İyon yerleşimi M.Ö. 9. yüzyıl da baslamistir. Tarihte usta denizci olarak bilinen Phokaialılar, ayrica mühendislikteki gelismileri ve başarıları ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz'e de birçok sayıda koloni kurmuslardir. Foçalılar'ın tarihte bildigimiz en önemlileri kurmus oldugu kolonilerden bazilar : Karadeniz'deki Amysos (simdiki Samsun); Çanakkale Boğazı'ndaki Lampsakos (simdiki Lapseki); Midilli Adası'nda Methymna (simdiki Molyvoz); ve Avrupadaki Elea -simdiki Velia- (İtalya); Alalia (Korsika); Massalia -simdiki Marsilya- (Fransa) bunlardan bazilaridir.Ayrica Phokaialılar İonya'da, doğal altın-gümüş karışımı kullanarak "elektron" sikkeyi tarihte ilk defa bastıranlardan biri olarak bilinmektedirler. Elbette bu medeni ilerleme o zamanin bircok uygarliklarinida etkilemis ve onlari anadoluya cekmistir. Cenevizliler simdiki Yenifoça'yi ilk kuranlardandir.

Foça sirasiyla tarihte; 13. yüzyılda Çaka Bey tarafindan alinarak Anadolu Beyliklerine, ve daha sonrada Saruhanoğulları Beyliği 'nin yönetimine gecmistir. 1455'te ise Fatih Sultan Mehmet buyuk fetihten sonra Foça'yı alarak Osmanlı İmparatorluğu topraklarına dahil etmistir.Bu gibi medeniyetliklere ve topluluklara merkez olusturdugu icin Foça onemli bir arkeolojik merkez haline gelmistir. 1953 yilinda başlayip ve günümüze kadar aralıksiz devam edip gelen kazılarda, Helenistik döneminden kalan tiyatro, Athena Tapınağı ve Kutsal Alanı, Liman Kutsal Alanı (Kybele'ye ait olduğu düşünülmekte) ile Pers Anıt Mezarı (Foça'nın 7 km doğusundaki "Taş Ev" olarak bilinen) basariyla ortaya çıkarılmıştır. Bahse konu Pers Anıtı; bölgeyi M.Ö. 492 yılında istila eden Ahamenid-Pers Ordusu komutanları için bir anıt olarak yapılmış; daha sonra mezar, ağıl, gözetleme noktası, mola yeri gibi amaçlar için kullanılmıştır. Anıt; Anadolu' da bulunan ender Pers yapılarından birisidir.

İzmir'e 55 km mesafede bir beldedir. Kuşadası'na ve Efes'e 35 kilometre uzaklıktadır. Ege bölgesinde ilk narenciye yetiştirilen yer olup özellikle satsuma cinsi mandalina üretimi kaliteleri bakımından bütün Avrupada tanınmıştır. Belde Kuşadası limanı kıyısındadır. İzmir - Kuşadası yolu üzerinde olması sebebiyle turizim gelişmektedir. Yeni yapılmış ve düzenlenmiş yolu ile ulaşım çok kolaydır. Civar bölgelerinden denizden çıkan sıcak su ve karadan çıkan sıcak suları ile seracılıkta önem kazanmaya aday bölgelerdendir. Konaklama açısından bölgede 5 yıldızlı otelleri mevcuttur. Carpe Diem, Clup Yalı, Deniz Atı bunlardan birkaçıdır. Tahtalı Barajının Akış havzasında bulunduğu için denize ulaşan tatlı su çaylarında balık avı yapilabilir. Mandalina zamanı ova tamamiyle turuncu renge kaplanmış olur.

Ege Bölgesinde İzmir iline bağlı bir ilçedir. Karaburun Yarımadası'nda bulunan ilçenin 1 beldesi ve 13 köyü vardır. İlin en küçük ilçesidir. Genelde yazlık sezonda ilgi görmektedir.Karaburun ilçe merkezi Kaza, İskele, Burgaz Arkası, Bodrum olarak 4 ana kısıma ayrılmıştır. İskele kazanın balıkçı barınağının bulunduğu yerdir. Aynı zamanda da akşamları insanların yürüyüş yaptığı kordon boyudur. Burgaz arkası daha çok yazlık evlerin olduğu kesimdir. Bodrum ise ilçenin en işlek plajının bulunduğu kısımdır.Karaburun'da İskele'nin önünde Büyük Ada ve Burgaz Arkasına bakan Küçük Ada bulunmaktadır.

İzmir'in doğusunda yer alan bir ilçe. Kuzeyinde Manisa; güneyinde Torbalı ve Bayındır; doğusunda Turgutlu; batısında Bornova ve Buca ilçeleri bulunmaktadır. Eski adı Nif'dir. İzmir'in düşmandan kurtarıldığı günün arifesi 8 Eylül 1922 akşamı muzaffer orduların komutanı Mustafa Kemal Paşa'nın burada konaklamış olmasının şerefine ismi sonradan değiştirilmiştir. Günümüzde bu bina Askerlik Şubesi binası olarak hizmet vermekte olup, Atatürk'ün kaldığı oda müze olarak korunmaktadır.Nif dağının devamı niteliğideki Mamut dağı yamacında Yukarıkızılca beldesine 3 km uzaklıktaki, (yörede Akkaya olarak adlandırılan) büyük bir kaya bloğunun Nif çayına bakan alt kısmında da kayaya oyulmuş bir gözetleme noktası ve kayanın arka yüzünden girilebilen odacıklar bulunmaktadır.Kemalpaşa ilçesindeki diğer tarihi ve turistik değerler Ulucak Höyük, Nemrut Höyük, Yenmiş Höyük, Nymphaeion (Kız Kulesi), Nif Kalesi ve Emet Bey Camiidir. Turizm alanında da gelişmeler gösteren Kemalpaşa'da kurulan Alaş Kımız Üretme Çiftliği, Kazak Otağı, Orta Asya Türk Mutfağı ile ülkemizde bu alandaki ilk ve tek örnektir.

İzmir'in güneyinde yer alır. İl merkezine uzaklığı 20 km'dir. Kuzeyinde Gaziemir, Narlıdere, Güzelbahçe ve Konak; doğusunda Torbalı; batısında Seferihisar; güneyinde Selçuk ve Ege Denizi ile çevrelidir.İlçe ekonomisinde tarım ve hayvancılık önemli yer tutar. Arpa, buğday, pamuk, tütün, narenciye ve seracılık önemli gelir kaynağıdır. Son yıllarda çeşitli dallarda faaliyet gösteren sanayi kuruluşları kurulmuştur. İzmir'in içme suyu ihtiyacını karşılayan Tahtalı Barajı ilçe sınırlarındadır. Menderes'te Klaros, Notion ve Kolophon antik kent yerleşimleri bulunmaktadır. İlçenin 40 km'lik sahil şeridinde birbirinden güzel kıyı, koy ve turistik tesisleri, turizmin gelişmesini sağlamaktadır. Menderes in yakınında da Oğlananası adında bir belde bulunmaktadır. Bölge hızla göç almaktadır.

Menemen, İzmir ilinin bir ilçesidir. İzmir merkeze (Konak) 33 km. uzaklıktadır. Değirmendere, Görece, Gümüldür, Menderes, Oğlananası, Özdere ve Tekeli olmak üzere 6 beldesi ve 20 köyü bulunmaktadır.Çileği, testisi ve diğer çömlekçilik ürünleri ile ünlü, Türkiye genelinde daha ziyade geçmişte yaşadığı dramlarla tanınan, günümüzde de Menemen Serbest Bölgesi ile geleceğe bakan bir merkezdir.

Ödemiş, İzmir'e bağlı ilçe ve ilçe merkezidir. İzmir'e 111 km uzaklıktadır. Kompir denilen patatesiyle meşhurdurÖdemiş adı konusunda çeşitli görüşler ve söylentiler vardır. Bunlardan en uygun ve doğru olanı şudur:Ödemiş adı bazı tarihsel belgelerde OTAMIŞ biçiminde yazılır. XIV., XV., XVI. yüzyıllarda burada Otamış adlı küçük bir yerleşim birimi vardı. Otamış dilimizdeki Otamak (otamak: tedavi, ilaç vererek hastalığı iyi etmeye çalışmak, tedavi etmek anlamındadır. Otacı ise hekim demektir.) sözcüğü ile ilgilidir. Ödemiş adı Ötemiş sözcüğünün biçim değiştirmiş durumudur. Ötemiş, Teke Türkmenlerine bağlı bir oymağın adıdır. Şu halde Ödemiş adı "ÖTEMİŞ" Türkmen oymağından gelmektedir diyebiliriz.

Ödemiş ovasının yerleşim tarihi, Yeni Taş dönemindeki İ.Ö. 6000'de başlar. Bunu Kalkolitik (Madentaş) çağı izler. Bu çağda en eski yerleşmeleri ovadaki höyükler oluşturmaktadır.Höyükler: Plavtepe (Emirli), Mezartepe (Ertuğrul), Tepetarla (Ödemiş), Karakova (Karakova), Köşkkuyusu (Yusufdere), Maltepe (Kayaköy) Çukurçeşme Tepesi (Seyrekli).Tümülüsler: Kerimbey Tepesi (Yolüstü), Kumtepe (Emirli-Ovakent), Yılancık Dağı, Odaşetepesi, Kültepe (Kurucuova), Osmantepe (Ertuğrul), Hüroğlu Tepesi (Yusufdere), Boğalılar Tepesi (Ortaköy), Maşattepe (Kaymakçı), Veli Tepesi (Gerçekli), Tümsek Harman Yeri (Konaklı).Kaya Mezarları: Ertuğrul, türkönü, Keçililer, Hamamköy, Konaklı, Üzümlü, Ortaköy, Çaylı, Kaymakçı beldelerinde bulunmaktadır.Tarihi Sitler: Hypaipa (Günlüce), Dios Hieron (Birgi), Digda (Ovakent), Potamia (Bademli), Ayasurat (Türkönü), Torrhebia (Gölcük), Mesotmolos (Bozdağ), Bazdegümi (Yolüstü), Medeksis (Ortaköy), Adagüme (Konaklı), Bükürgüme (Bademli).Kaleler: Helenistlik dönemden kalma Kızılcaavlu, Kayaköy. Bizans zamanından kalma Yılanlı, Balabanlı, Bademli, Birgi, Günlüce.Tarihi Anıtlar: İlkkurşun Anıtı, Gökçen Efe AnıtMezarı, Mendegüme Anıtmezarı.

İzmir'in güneybatısında ve Ege Bölgesi'nde yer almaktadır. Seferihisar, Cumhuriyet öncesinde 1884 yılında ilçe olmuştur. Günümüzde İzmir'in 30 ilçesinden birisidir.Seferihisar'ın Beyler, Çamtepe, Düzce, Gödence, İhsaniye, Kavakdere, Orhanlı, Turgut ve Ulamış olmak üzere toplam 8 köyü ve Doğanbey ile Ürkmez beldeleri bulunmaktadır. Çamtepe Güzelbahçe ilçesinden 2001 yılında Seferihisar'a bağlanmıştır. Beyler, Orhanlı, Gödence, Çamtepe ve İhsaniye köyleri orman köyleridir. Kavakdere köyü ise dağınık yerleşme yapısına sahiptir. Orhanlı köyü 1979 tarihinden itibaren yeni yerleşim alanına kurulmuş, eski köyün yerinde bir mahalle kalmıştır. Evliya Çelebi'nin de dediği gibi zeytin ve üzüm temel geçim kaynakları arasındadır.Seferihisar ilçe merkezi 6 mahalleye sahiptir. Bunlar, Turabiye, Cami Kebir, Hıdırlık, Tepecik, Çolak İbrahim Bey, Sığacık ve Ulamış mahalleleridir.

İzmir il merkezine 35 km uzaklıkta bir ilçe. Doğusunda Güzelbahçe ve Seferihisar; batısında Çeşme; kuzeybatısında Karaburun; kuzeyinde ve güneyinde Ege Denizi ile sınırlanmıştır. Yüzölçümü 704 km²'dir. 16 köyü bulunmaktadır. 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre, toplam nüfusu 49.269'dur. Bu nüfusun 36.759'u ilçe merkezinde, 12.690'ı köylerde yaşamaktadır.Doğa ve tarihin kucaklaştığı Urla'da yapılan arkeolojik araştırmalarda İskele Mahallesi'ndeki Limantepe Höyüğü'nün M.Ö 4000'lere kadar tarihlenebilen bir merkez olduğu ortaya çıkarılmıştır. Buluntuların en önemlilerinden birisi kent limanı olup, Ege Denizi'nin bilinen en eski limanlarından biri olduğu kabul edilmektedir. Antik Klazomenai kenti de liman bölgesinde yer alır.

Kent, Antikçağ'da özellikle zeytinyağı üretimiyle önemli bir ticaret merkezi olmuştur.Urla, Aydınoğulları Beyliği ile 1330'lu yıllarda ilk kez Türk egemenliği ile tanışmış, XIV. yüzyıl sonlarında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Urla 16. yüzyılda Ayşe Hafsa Sultan'ın Manisa'da inşa ettirdiği külliyenin gelirlerini karşılayan vakıf yapısı içinde yer almıştır. Denizli Mahallesi Camii, Kamanlı Camii, Sungurlular Camii, Hacı Turan Kapan Camii ve Fatih İbrahim Bey Camii ve Hacı Turan Şadırvanı XV. ve XVI. yüzyıllarda yapılmış Türk eserleridir.Urla kıyıları ve önündeki 12 ada ile İzmir Körfezi, en güzel şekilde Urla'nın Güvendik sırtlarından seyredilmektedir. Urla köyleri denildiğinde; tiyatrosu ve seraları ile ünlü Bademler Köyü, iç kısımda kalmasına karşın önemli ölçüde turist çekmeyi başaran Barbaros Köyü, kıyıdaki Özbek ve Balıklıova, Gülbahçe köyleri ilk akla gelenlerdir.

Selçuk, İzmir'in güneyinde, İzmir-Aydın karayolu üzerinde yer alan İzmir'in bağlı bir ilçe(İzmir Büyükşehir Belediyesi Yetkileri İçindeki) ve bu ilçenin merkezidir. Kuzeyinde Torbalı, kuzeybatısında Menderes, kuzeydoğusunda Tire, doğusunda Germencik ve güneyinde Kuşadası ile çevrilidir. İzmir'e 74 km. mesafededir.Selçuk, Dünyanın en büyük açık hava müzelerinden biridir.Antik Çağ'ın en önemli yerleşim yerlerinden biri olmuştur. Selçuk'ta bulunan tarihi yapıların büyük bir bölümü ayaktadır. Efes ören yeri, Türk ve dünya turizmi açısından çok önemli bir merkezdir. Efes Arkeoloji Müzesi ülkemizin en çok ziyaret edilen müzelerinin başında gelir. Selçuklu sanatının en önemli eserlerinden biri olan İsa Bey Camii Selçuk'tadır. Cami, hem avlulu Türk camii tipinin, hem de Anadolu sütunlu camilerinin bilinen en eski örneğidir. Selçuk'ta ayrıca, Şirince köyü, kırsal turizmin güzel bir örneğidir. İlk çağın en ünlü şehirlerinden biri olan Efes, Küçük Menderes Nehri'nin sularını boşalttığı körfezin yakınında kurulmuştur. Tarıma elverişli toprakları, Doğu'ya açılan büyük bir ticaret yolunun başında oluşu, gerek Antik Çağ'da, gerekse de Hıristiyanlık döneminde çok önemli bir dini merkez oluşu, tarihe büyük bir kent olarak geçmesini sağlamıştır. İlim ve sanat dünyasında da adını duyurmuş, ünlü kişiler yetiştirmiştir. Bunlar arasında, rüya tabircisi Artemidorus, şair Kallinos ve Hipponaks, filozof Herakleitos, ressam Parrhasius, gramer bilgini Zenodotos sayılabilir.

Efes'in tarihi M.Ö. 6. binyıl a kadar uzanmaktadır. Bu sonuca son yıllarda Arvalya ve Çukuriçi höyüklerinde ele geçen arkeolojik yerleşke bulgularıyla varılmıştır. Ayasuluk Tepesi'nde yapılan kazılar da burada Erken Tunç Çağı'ndan Hellenistik Çağ'a kadar kesintisiz yerleşmenin var olduğunu göstermiştir. Bu da eski Efes'in Ayasuluk Tepesi'nde olduğunu, buranın Anadolu kavimleri ve Hititler tarafından iskan edildiğini ispatlamaktadır. Ayrıca Hitit yazılı metinlerinde Apasas olarak geçen kentin bu kent olduğu da kesinleşmiştir. Strabon ve Pausanias gibi yazarlar, tarihçi Herodot, Efesli şair Kallinos gibi antik kaynaklar Efes'in Amazonlar tarafından kurulduğuna ve yerli halkın Karyalılar ve Lelegler'den oluştuğuna işaret etmektedirler. M.Ö. 1050'de Androklos, diğer eski Yunan kolonistleri gibi Anadolu'ya gelmiş, Efes ve civarını almıştır. Efes, M.Ö. 7. yüzyıl da Kimmerler'in istilasına uğrar ve Artemis Tapınağı yerlebir edilir. M.Ö. 560'da kent Lidyalılarca Artemision çevresine taşınır. M.Ö. 386'da akdedilen Kral Barışı'nın sonunda Efes, Büyük İskender'in gelişine dek sürecek olan Pers egemenliği altına girer. Bugün gezilen Efes, büyük ölçüde, Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300'lerde kurulmuştur. Efes, Bizans Çağı'nda tekrar yer değiştirmiş ve ilk kurulduğu Ayasuluk Tepesi'ne gelmiştir.

Tire çağlar boyu zengin coğrafyasının sağladığı olanaklarla birçok uygarlıklara sahne olmuştur. Bunlar Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Helen, Roma ve Bizans dönemleridir. Ancak özellikle Türklerin Tire'yi ele geçirmesinden sonra Tire'de çok zengin tarihi ve kültürel bir birikim sağlanmıştır. Tire tarihçi Pachmeres'in deyimi ile "Keşişler Yöresi", Şerafeddin Zafernamesi'nde "Rum'un Meşhur Kenti", Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde "Şeh-ri Muaz-zam Tire" olarak adlandırılan bir beldedir. Katip Çelebi (1608-1656) Tire'yi "Eski Taht Şehri" olarak nitelendirirken, 1908 Aydın Vilayeti Salnamesi'nde ilçe "Ulemalar Yatağı" olarak geçmektedir.Tire'nin ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Bununla beraber M.Ö. 2000 yıllarında adının geçtiği ve Hititler dönemine kadar uzanan kaynaklarda adının Hisar-Kale anlamına gelen Tyhra, Thira, Thyroıon, Apeteria, Teira ve Roma döneminde şehir anlamına gelen Arkadiapolis adıyla geçtiği görülmektedir.

Hitit arşivi belgeleri Kadeş Savaşı'na katılanları sayarken Turşalardan (Tirha) söz etmektedir. Frigyalılar döneminde Heraklid Sülalesinin egemenliği altına giren Küçük Menderes Vadisinde bu dönem Frig Krallığının yıkılması ile son buldu. Tarihi kaynaklardan bu döneme ait hiçbir bilgi edinilememekte ve dolayısıyla bu tarihler karanlık olarak kalmaktadır. Lidya Devletini ünlü krallarından Gieges'in Tire'de görev yapması da yörenin önemini arttırmıştır. Daha sonra Thomos (Bozdağ)'dan inen Faktalos (Sart Deresi) çayının altın rezervleri Lidya'yı zengin bir ülke yapmış ve dünyadaki ilk madeni sikke burada basılmıştır. Lidyalılardan sonra M.Ö. 650'li yıllarda Pers egemenliğine giren Tire, kısa bir süre sonra tekrar Lidya'ya bağlanmıştır. Lidya Kralı Krezüs'ün döneminde yeni ve büyük bir uygarlık ile büyük zenginlik oluşturulmuştur.

Sonraki dönemlerde Tire Romalılara geçmiş, bu dönemde de Anadolu'nun en seçkin şehri konumunu sürdürmüştür. Bu dönemde Tire bir Hiristiyan Şehri haline gelmiş ve birço yerde kiliseler ve ayazmalar yapılmıştır. Bu dönemin eserlerinden Halkapınar Köyündeki II. Teos'un anıtsal mezarı dikkate değer bir örnektir.Tire'nin Bizans döneminde de Kadıköy (İstanbul) ve Nikaea (İznik) meclislerinde de etkin, karar verici bir konumu olduğu bilinmektedir.1390 yılında Aydınoğulları Beyliği Osmanlılara bağlanınca Beylik Lideri İsa Bey Tire'e oturmaya zorunlu tutulmuş ve başkent Selçuk'tan çıkarılmıştı Yıldırım Bayezid İsa Bey'in Kızı Hafsa Sultan'ı alarak akrabalık sağladı. Bu olay Beyliğin ilk sona erişi oldu. Osmanlı Devleti'nin Ankara Savaşından yenik çıkması siyasi dengeyi değiştirdiği gibi Aydınoğulları Beyliği'nin yeniden tarih hanesinde görülmesini sağladı. Beyliğin Ankara Savaşından sonraki yönetim kenti Tire olmuş, Beylik Lideri İsa Bey'in çocukları Musa ve II. Umur Beyler babalarının ölümünden sonra Beyliği Tire'den yönetmişlerdir.1426 yılında kesin olarak Osmanlı Devleti'ne bağlanan Tire, gerek siyasi gerek ekonomik ve gerekse kültürel varlığı nedeniyle Osmanlıların bu kente daha ciddi eğilmelerini sağlamıştır. Bu dönemde yeni kurulan Aydın vilayetinin sancağı da Tire olmuştur. Özellikle II. Murat ve Fatih Sultan Mehmet dönemlerinde girişilen imar, hareketleri kenti kısa sürede imparatorluk sınırları içinde birinci dereceden kent konumuna sokmuştur.Türkiye'nin idari örgütlenmesinde önemli yer alan Tire, 1922'de Kurtuluş Savaşının kazanılması ve 1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ile 20 Nisan 1924 tarihli sancakların kaldırılması ve yerlerine illerin kurulması kanunu ile yeni kurulan İzmir iline bağlanmıştır.